Tarihçe
MUHASEBENİN İLK ÖRNEKLERİ VE GELİŞİMİ
Muhasebenin tarihçesi günümüzden yaklaşık beş bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. İlk çağda kayıt tutma düzeni, orta çağda çift taraflı defter tutma sistemi özellikleri ağır basan muhasebe ekonomik, teknolojik ve hukuki çevre koşullarının etkisiyle günümüze kadar gelişimini sürdürmüştür.
Bir kayıt tutma düzeni olarak muhasebenin geçmişi M.Ö. 3000-4000 yıllarına kadar dayandırılmaktadır. Sümer, Babil, Mısır, Eski Yunan ve Roma uygarlıklarından günümüze ulaşan belgeler muhasebenin bu ülkelerde kullanıldığını göstermektedir.
İlk örnekler olarak Sümer uygarlığı tapınaklarında kadın işçiler tarafından yapılan kumaş dokuma işlemine ilişkin kayıtları gösteren kil tabletlerdir. Eski Mısır uygarlıklarında ise, yazı ortamı olarak papirusun kullanıldığı bu defterlerde, tahsilatın tarihi, açıklama ve tutar hanesine yer veren bir sütuna, ödemelerin ise aynı özellikte birden fazla sütuna kaydedildiği, ay sonlarında her sütunun ayrı ayrı toplanarak ticari işlemler sonucunda oluşan başarının hesaplandığı görülmektedir.
M.Ö. 1729-1686 arasında Ticaretin ve özel teşebbüsün gelişmiş olduğu Babil Uygarlığında ise Hammurabi Kanunlarında kayıt tutmaya ilişkin maddeler yer almış ve kayıtların ticari davalarda bir ispat aracı olarak tanınacağı da belirtilmişti. Diğer bir ilkçağ uygarlığı olan Eski Yunan şehir devletlerine baktığımızda ise devlet muhasebesinin ve bankerlerin ortaya çıkışıyla bankacılık örneklerinin görülmesidir.
Eski Roma uygarlığında ise, devlet, bankerlik ve ticaret olmak üzere üç ana başlıkta önemli gelişmeler görülmüştür. Kayıt tutma düzeninin geliştirildiği ve yaygın biçimde kullanıldığı Roma Uygarlığında bu konuya verilen önemi ünlü Romalı hatip Ciceron' un şu sözlerinde bulmak mümkündür: "....Ciceron; ey hakimler, şimdi yeni bir olayı daha öğreneceksiniz diye sesini yükselterek: hiçbir zaman muhasebe defteri tutmamış bir adamın mevcudiyetinden söz edildiğini işitmekteyiz, dedi." Bugün dahi karşılaşılabilecek bir durum olan defter tutmamaya karşı günümüzden yüzyıllarca önce gösterilen bu tepki kuşkusuz ilgi çekici ve düşündürücüdür.
Orta çağa geldiğimizde ise çift girişli defter tutma sisteminin kullanıldığını görmekteyiz. İtalya da bir rahip ve matematikçi olan Luca Paciolo yazılan 1494 yılında "Summa de Arithmetica, Geometria, Proportioni et Proportionalita" adlı eserinin son bölümünde ikiyüzyıldır bu sistemin kullanıldığından bahsetmiştir. Cenova' da ise 1340 yılına ait bulunan belgelerde de çift taraflı kayıt sisteminin kullanılması, yaygın olarak bu sistemin kullanıldığına işaret etmektedir. Luca Paciolo'nun kitabından yaklaşık bir asır önce 1363 yılına ait İslam bilgini olan Abdullah ibni Muhammed tarafından yazılmış olan "Risale-i Felekiyye" isimli eserde de çift taraflı kayıt sistemine rastlanmıştır. Bu eser sistemin doğu ülkelerinden batı ülkelerine aktarıldığına düşündürmektedir.
Çift taraflı sistemin ortaya çıkışını izleyen yüzyıllar boyunca muhasebe herhangi bir metod veya kuramdan yoksun kalmış, kuramsal yapı ancak 19. Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlamıştır.
Osmanlı Devletindeki yasal gelişmelerde ise 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret ile tutulacak defterlere hüküm getirildiğini görmekteyiz.
Günümüze doğru gelişen teknoloji ve ihtiyaçlarla muhasebe konuları çeşitlenerek bugünkü seviyesine ulaşmıştır.
Prof.Dr. Göksel Yücel